Bildirim gelmese bile tetikte misin?
Telefon sessizde ama elin sürekli cebine gidiyor.
Hiçbir şey olmadığında bile “bir şey kaçırıyor muyum?” hissi içini kemiriyor.
Uyumadan önce son bir defa daha bakıyorsun.
İşte bu halin adı: dijital kaygı.
Teknolojiye bağlı değiliz artık; onunla sürekli bağlantıda kalma zorunluluğuna bağlıyız.
1. Dijital kaygı nedir?
Dijital kaygı, çevrimiçi gelişmeleri kaçırma korkusudur.
Yeni bir mesaj, gönderi, mail ya da haber…
Hepsini anlık takip etme isteği, zamanla takıntıya dönüşebilir.
Bu sadece dikkat dağınıklığı değil; zihinsel bir uyanıklık halidir.
2. FOMO’nun (gelişmeleri kaçırma korkusu) etkisi
Dijital kaygının merkezinde “bir şey kaçırma” korkusu vardır.
- Başkaları senden daha güncel mi?
- Bir fırsat kaçıyor olabilir mi?
- Biri sana yazdı mı?
Bu soruların cevabı genelde önemsizdir, ama hissettirdikleri çok gerçektir.
3. Sürekli tetikte olmak, beyni yorar
Zihinsel olarak sürekli uyanık kalmak, stres hormonlarını tetikler.
Bu da uyku kalitesini bozar, odaklanmayı zorlaştırır ve genel ruh halini aşağı çeker.
Dijital kaygı, görünmez ama sürekli var olan bir baskı yaratır.
4. Kaygı üretim değil tüketim kaynaklı
Bir içerik üretmiyorsan ama sürekli içerik tüketiyorsan;
bir katkın yok ama dikkatini harcıyorsan…
Zihnin pasif çalışırken, kaygı aktif çalışır.
Bu da zamanla “yetememe” hissini büyütür.

5. Dijital kaygıyı azaltmak için 5 öneri
- Bildirimleri kapat: Her uyarı, bir kaygı tetikleyicisidir.
- Telefonu başka odada bırak: Fiziksel uzaklık, zihinsel gevşeme sağlar.
- Sosyal medya molası ver: 1 gün bile büyük fark yaratabilir.
- Odaklanılmış zaman planla: Belirli saatlerde sadece tek bir işe odaklan.
- “Kaçırmak” kavramını yeniden tanımla: Her şeyi bilmek zorunda değilsin.
Sonuç: Sessizlik eksiklik değil, iyileşme alanıdır
Dijital kaygı, ekranlar kapalıyken bile süren bir huzursuzluktur.
Bu huzursuzlukla baş etmek, teknolojiyi bırakmak değil;
onunla olan ilişkiyi yeniden kurmaktır.
Uyanık olmak zorunda değilsin.
Kendine habersiz olma hakkı tanımak, zihinsel özgürlüğün ilk adımıdır.









